Copyright: “Bilgi,entelektüel mülkiyettir.”
Bütün malzemelesini başka yerden aldığın bir yapının üzerinde nasıl mülkiyet iddia edebilirsin.Malzemeyi oluşturanlar hammaddeyi nereden alırlar?Diyelim ki “paranoyak estim” ya da “paranoya kestim” diye bir cümle kullanıyorsun, bu rahatlıkla yolda yürürken bir esnafın diğerine bir durumu anlatırken kullandığı “parayı ona kestim” cümlesinden kakışım yoluyla türetilerek senin tarafından kullanılmış bir malzeme olabilir. Hatta bambaşka bir dilde benzer sesler “buraya gel!” anlamında kullanılıyor olabilir. Sen bu cümlenin telifini neye dayanarak alabilirsin? “Benim! ya da Ben Yaptım!” diyerek mi? Senin burada kakışımı oluştururken kattığın emeğinin değeri ölçülemez çünkü nicelik değil nitelik bir değerdir lakin emeğinin karşılığı, telif haklarını aldığın piyasa tarafından çalınır. Copyright’ı kaile almayanlar ya da karşı olanların derdi ise senin emeğinin karşılığıyla değil, içeriğiyledir, oluşturduğun yapıyladır, malzemesini başka yerden alarak yaptığın kakışım da onlar için bir malzemedir. Burada sorun telif hakkında değil, beslendiğin yeri geri beslemekle ilintilidir. Yoksa doğadaki asalak canlılar gibi mesela “Sokak dilinden beslendiğini” söyleyip sokakta satılan korsan kitaba karşı olmak gibidir, sokak dilinden beslenen herhalde sokakta genelde geçerli olan bir ilkeden “Ne kadar ucuzsa o kadar iyi” ilkesini bilmeyecek kadar beslendiği dilin mekanından bihaberdir ya da asalaktır. Okuduğun bir gazetedeki bir haberi bile metin olarak düşünüp, onun üzerine konuşmak ve tartışmak bile bir adet geri besleme olarak görülebilir. Yazılı ve basılı eserler için ürün üzerinden telif haklarını kurgulayanlar, gündelik hayatta kullanılan sözcükler ve ifadeler için nasıl bir patent sistemi düşünürler acaba? Başkasından duyduğumuzu, bir yerden gördüğümüzü, kendi ses tellerimizi kullanarak bir başkasına aktarırken üzerinde ne kadar mülkiyet iddia edebilirsek malzemesini başka yerden aldığımız bir yapının üzerinde de o kadar mülkiyet iddia edebiliriz. “Bir düşünün abiler!” Kullandığınız sözcükleri kullanırken nereden duyduğunuzu? Hepimiz dünya tarihine ve kültürüne borçluyuz ve borcumuzu ödüyoruz!
Copyleft: “Bilgi, entelektüel mülkiyet değildir”
“Ne emmeye ne gömmeye” Eserin sahibi(!) dilerse çoğaltılması, dağıtılması ve hatta üzerinde oynama hakkını istediği gibi dağıtırmış yalnız zarar gördüğünü düşündüğünde Copyright’taki haklarını kullanabilirmiş. Oldu! “Vesselam!”
Copycentre: “Bilgi, mülkiyet değildir.”
Her insan bilgiyle olan hukukunu kendi kurar. Ortak bir hukuka da dahil olabilir. Bilginin üzerinde mülkiyet iddia edip, kendinden başka herhangi bir insanın bilgiyle olan ilişkisine müdahale etme hakkına kimse sahip değildir. Dünya kültür ve tarihini hep birlikte oluşturuyoruz ve oradan besleniyoruz. Eğer insan bilgiyle olan hukuğunda bir etik kurmak ya da korumak isterse, bunun yolu pozitif hukuğun öngördüğü telif haklarından değil; mesela basitçe tırnak işaretinin kullanımını öğrenmekten geçer ya da hiç kullanmamaktan. Tüm duyduklarını, gördüklerini kendisi yaşamış gibi anlatan, aktaran bir insan; malzemeyi aldığı yere zaten saygısını gösteriyordur. Tırnak işaretini kullanan ise “Ben bu sözcüğü, cümleyi nereden aldığımı biliyorum” “Diğerlerini ise bilmiyorum” demektedir. Ya da umrunda bile değildir!Herhangi bir copycentre’a yolunuz düşüyorsa, “copyright” ve “copyleft” sizin için yalnızca aerobiktir… left! right! left! right!