Çağla Bölek – caglabolek@hotmail.com
En çok şaşırdığım ve içerlediğim noktalardan biride kandırılmaya ne kadar uygun ve istekli olduğumuz.
Biri çıkıp ‘ bu yüzyılda olması gereken bu, yapılması gereken bu, sahip olunması gereken bu’ diyor ve biz bunların hiç birini sorgulamadan doğru kabul edip, ömrümüz boyunca akıl hastaları gibi kusursuzca, eksiksizce, kendimizi yıpratarak, yorarak, üzerek ve isteklerimizden vazgeçerek en iyi şekilde yerine getirmeye çalışıyoruz. Kime göre, neye göre söylendi bunlar, neye göre doğru kabul edildi, benim doğruma uyuyor mu? Bunlarla ilgilenmiyoruz.
Bütün zamanımızı yapmamız gereken, gerektirtilen şeylere ayırıyoruz.
Başaramadığımızda dünya’nın en mutsuz insanı oluyoruz, başarırsak en mutlu, en başarılı, en iyi, en doğru, en en en, olduğumuzu düşünüyoruz ya da sanıyoruz. Bu mutluluk daha yeni başlamışken birisi daha da iyisiyle çıka geliyor ve başladığımız yere geri dönüyoruz. Kendimize kızıyoruz, suçluyoruz, mutsuz ediyoruz, yalnızlıklara gömülüyoruz. Sonra güç bulup tekrardan başlıyoruz, yükseliyoruz, gidiyoruz gidiyoruz ve bum. Daha iyisi yine karşımızda.
Böylece hayatlarını hayali problemlerle geçirmiş, çevresinde olanlardan bi haber, isteklerinden alakasız şeylerle uğraşmış, üretmemiş, hiç bir zaman mutlu olamamış, rahatlayamamış, sürekli yarış içine sokulmuş insanlar olup çıkıyoruz. Ama en acısı bunun bir döngü olduğunu, en iyinin sınırlarını belirleyenlerin her zaman kazanacağını, planlanmış ve başkalarının yararı için zararımıza kurulmuş bir oyun olduğunu hiç bir zaman anlayamıyoruz. Sistemin kölesi oluyoruz.