“Öğrenci yurdunda kalan, son 4 yıldır poşet çay içmeyen, çayını demlemenin yanısıra arkadaşlarına da “samimi” çay ikram eden Elife’yle söyleştik.”
Ne zamandan beri ney üflüyorsun?
-5 aydan beri herhalde. Pek zaman kavramım yoktur. Hep babamın saz sesiyle, ninni gibi ; onunla uyumuşumdur. Evin sesi gibi gelir. Herkes aynı şekilde hissetmez, herkes içinde olmadığı için. Nerde duysam, hemen yüreğimi hoplatır. Ney sesinde her farklı kişinin, farklı bir üslubu oluyor. Her kişiden aynı ses çıkmıyor. Sen o anda ne hissediyorsan direk çıkıyor. Yansıyor sesin. Daha ruhuna dokunuyor gibi.
Alkollüyken üflenmiyormuş ney…
-Ne alakası var ya?
Çok büyük günah…Alkollüyken içine üflersen çürür demişti benim ney hocam. Günahtan değil çürüttüğü için.
-Siz bu arada sarma tütün mü içiyorsunuz? Bana da bir tane sarsana… Hayatımda ilk defa sarma içeceğim. Babam hep sarar da…
Demlik poşetiyle demlenmiş çay ile bildiğimiz demlenmiş çayı ayırt edebilir misin?
-Kesinlikle ayırt ederim.
Nasıl ayırt ediyorsun?
-Bildiğin poşet tadı geliyor.
Peki poşet çayın nasıl icat edildiğini biliyor musun?
-Hayır
Yanlışlıkla! Herifin biri çay tacirliği yapıyormuş, eşantiyon yollamak için öyle ufak poşetlere koymuş. Bunu alan denyolarda, bilmiyorlarmış, doğrudan onu atmışlar suyun içine… Şu anda dünyanın %96’sı poşet çay kullanıyor.
-İşyerinde de bizim öyle poşet çay yapıyorlar, ben gidip içine yaprak atıyorum. Demlik temizlemesi zor oluyor ama temizlerim. Çok kötü oluyor nasıl ona çay diyebiliyorlar anlamıyorum. Normal çayı demlerken bile suyunu çok kaynatmazsın, tadı değişik çıkar. Onu da çok sevmiyorum. Demini alacak, güzel kaynayacak suyu. Annem benim çok güzel çay demler. Su da fark ediyor İstanbul’un suyuyla doğru düzgün olmuyor çay.
Çanakkale’nin Çan ilçesi’nde Kobak Suyu var, içim için sert ama inanılmaz dem çıkartıyor. İstanbul’da içme sularıyla da denedim ama olmuyor.
-Bizim Isparta’da kaldığımız kasabanın suyu da iyidir. Birazcık serttir suyu. Onun demi de çok güzel çıkar. İstanbul’a geldiğimde ilk içtiğim çayı hatırlıyorum. “Bu çay mı?”demiştim. Ama artık İstanbul suyuna alışmış durumdayım. Ama eve gittiğimde farkı hissediyorum. Otobüsten indiğimde annem kahvaltı hazırlamıştı bir kere. İçtim. “İşte çay budur!” dedim. Burada küçük bardaklar ya! Bizim oradakiler Paşabahçe Klasik ince belli bardaktır. Ne çok büyük ne çok küçük… Bir ortası vardır. Çabuk soğuduğundan bardak ne kadar büyük olursa o kadar kötü oluyor. İsveç’te bardak bulamadım, ince belli de götürmemiştim. Gidip salak gibi kupa götürmüşüm o da çabuk soğutuyor. Soğutmayan bardak aradım ikinci elcilerden. İnce uzun bir bardakları var, likör bardağımı bilmiyorum artık. Onu aldım. İlk aldığımda tuhaf bir tat gelmişti, yukarı doğru genişliyor bardak ama en azından soğutmuyordu
İsveç’te çayı nerden buldun, götürdün mü buradan?
-Buradan götürdüm. Aldım bi kilo çay, demlik götürdüm bir de. Arakadaşlar şok oldu. Sonra İsveç’te de buldum Rize Çayı ama biraz bayat oluyor oradakiler ama güzel Arap çayları var orada.
Hiç poşet çay içtin mi?
-İçtim.
Nerede?
-Yurda geldiğim ilk sene ona katlandım. Bir senenin sonunda demlik almaya karar verdim. Study’ye demlikle giderdim. Hatta yanımdakilere ikram ederdim. Study’de çay dağıtan kız…
Geçen akşam oturuyorum Study’de demliği de götürmüşüm. Termosa koydum gerçi çabuk soğumasın diye. Kafam dalmış “Lan ben bu çayı satsam baya para kazanırım, bu termostan kaç bardak çıkar” diye düşünürken yakaladım kendimi. İnsanlar çay görsün, poşet çay filan içiyorlar.
Yurtlarda tam bir felaket o. Poşet çay, hazır çorba, makarnaya hazır krema…
-Bir defa o çorbadan içtim, nefret ettim.
Kaç yıldır yurtta kalıyorsun?
-Beşinci yılım.
4 yıldır…
-Çay içiyorum. (gülüyor)
Peki hiç neden çay içtiğini sordun mu kendine?
-Evet. Eskiden ders çalışırken ablamlar içerdi, ben çok küçüktüm. Kalabalık bir aile olunca. “Ders çalışırken çay içilir.” kalmış bende. Çay şu an benim için ayrı bir tattır. Bu kadar bağlı değildim üç dört sene öncesine kadar, şekeri bıraktığım ilk zamanlar çok hoşlanamadım ama sonra şekersiz çayın tadını aldım. Çayın tadını hissedebiliyorum. Şu anda keyif meselesi önceden arıyordum. Şu anda keyif o tat.
İnsanlar neden poşet çay içer? Su temel ihtiyaçtır, plastik şişede alınmasını anlarım, yemekte böylederi hani fast food da kötü yemektir, ama acıkırsın yersin. Ama çay böyle bir mesele değil…
-Kahvaltıda mis gibi demleyip getirmişim çayımı… Arkadaş da poşet çay atmış ben getirmeden önce. “Git “dedim “Dök şunu.” “Al bundan!” “Ben sıcak bir şey olsun diye içiyorum “dedi. Hatta su sıcak geldiğinden üstüne soğuk su döküyormuş. Herhalde insanlar tat olsun diye değil sıcak bir şey olsun diye içiyor. Arkadaşın cevabı oydu. Diğerlerini bilmiyorum.
Vakit darlığından belki de… Ama neden keyfi dakikalarla sınırlandıralım ki…Ekonomik desek, hesapladığında demlikte az demlediğinde çok daha ucuza geliyor… Sen acele eder misin?
-Poşet çaydan kazanacağın iki dakikayı nerede kullanıyorsun ki? İnsanlar belki de demlik temizlemekten hoşlanmadıkları için.
Poşet çay pisliği daha kötü… Çirkin bir görüntüsü var. Demliktekini doğaya dökersin mesela…
-Ablam benim çiçeklerin dibine döker gübre olsun diye.
Çayı nasıl demlersin? Aşama aşama anlatır mısın?
Suyu kaynatırım bir iki defa, cattleda kaynatmak zorunda olduğumdan birkaç defa kaynatırım üst üste.
Çifte kavrulmuş…
-Evet evet. Sonra demliğin içindeki çaya suyu demliğin kenarından dökerim, çay üste çıksın diye. Sonra beklerim demlensin diye. Çayı ıslatmamak için, kendiliğinden demini alsın diye. Yukardan dökünce çay bir anda ıslanıyor, iyi olmuyor. Demliğe çay koyarken kuru olması önemli. Yavaş yavaş ıslanacak. Ne bileyim belki tadını bozar. Tabi ne kadar dikkat ediyorum bunlara bilmiyorum yaparken. Öyle olması gerekir diye düşünüyorum.
Demlediğin çayı kaç saat sonra içmezsin?
-2 saat. 2 saati geçtim mi içmem. Acı tat geliyor 2 saatten sonra.
Poşet çayın neyini sevmiyorsun tarif edebilir misin?
-Direk o ipi mipi geliyor aklıma, ipi mipi giriyor ya içine direk kimyasını bozuyor. Tat olarak zaten iğrenç o poşetin tadını alıyorsun, yapaylığın tadını alıyorsun.
Bulaşık suyu gibi geliyor mu? Deterjan tadını anımsatıyor mu? Ya da neyi anımsatıyor öyle soralım?
-Neyi anımsatıyor bilmiyorum ama poşet çayı anımsatıyor olabilir
O kadar kötü diyorsun…Başka bir şeyi poşet çaya benzeteceğime başka kötü bir tadı poşet çaya benzetirim diyorsun
-Evet. Kendine has iğrenç bir tadı var. Bunun tarifi yok.
Issız adaya düşsen götüreceğin üç şey…
-Çay, demlik, Paşabahçe ince belli çay takımı (gülüyor)
Çay demleme tercihlerini sıralarsan…
-Önce semaver…
Odun mu kömür mü?
-Odun.Bir de köylerde kara güğüm olur odun ateşinde kaynatılır su onun da tadı bir ayrı oluyor. Üç ayaklı genel de bağa gidildiğinde kullanılır. “Sayacak” diyorlar, toprağı kazarsın odun koyup yaktıktan sonra üzerine koyarsın. Kara güğüm…
Ağır kaynar herhalde o yüzden…
-Evet.