Buğra Kavukçuoğlu – www.bugrakavukcuoglu.com
şimdi bir adamı yaratmam gerekiyor
bir kadını yaratmam gerek aynı anda
şey
şeylerle doldurduklarımı tohumlamalıyım
yani bir adama ve bir kadına anlam katmalıyım
tek bedende bütün evren olandan bahsediyorum
diyorum ki herkese anlatırken anlamalıyım
şey
yani şeylerin boşlukları öldürecek artık beni
aslında kalktığım koltuğa dönüp bakınca
orada kendimi görmemeliyim, bayılıyorum çünkü
illa göreceksem biraz yeşil atmalı göğe ya da
biraz kahverenkte salmalı ayaklarını halının diplerine
şimdi bir insan yaratmalıyım sizin sen dediğinden
bazı eli nazik yüzü kibar içi habersizin siz dediğinden
nüfus kaçsa o kadar da peygamber olabilirdi aslında
bundan vazgeçtim yoksa öldürürdüm düşümü sapmadan
bundan vazgeçtim çünkü siz derken bana çaldınız güvenimi
bundan vazgeçtim çünkü bir küçük arkadaş ailesi pek tabii
yeterince din kurabilirdi ve yaratırdı adamı kadını içimde
suç ve ceza olarak değil de sevgi ve sevgisizlik kapsamıyla
nasıl dersin içinden bak göstereyim
ölümü anlarsın
önce korkarsın, çok korkarsın
bu senin en samimi hallerindendir
bu yüzden önce herkesten sonra kendinden saklarsın
sonra kendine anlatıp sonra herkesten biraz daha saklarsın
çünkü ölmek suç ve cezanın parçasıdır, sevgi orada olamaz
yani hiçbir çiçek açmaz orada, sadece sırt görürsün burada
sevgi burada başlar, başucunda nöbet tutar senin titrek nöbetlerinde
sevgi burada etsel bir temasa geçer, dokunur tenine, duyuların şaşar
sevgi burada vazgeçtimlere başlatır, bu cenin mutluluğudur güvenden
suç yoktur, cezası olamaz geri kalanı anlayamamakla ilgilidir
anlamamak da suç değildir işte bu farkında olmaktır masumluğun
şey
demek istiyorum ki her yeni gün bir aşamadır, ilerlemek değil
öğretilmez öğrenilir, sevilmez önce sevilinir yanaklarından sıcacık
sana bir el dokunur bana da dokunmuştur ki bahsediyorum
işte şimdi o elin hiç dokunmadığı tenleri düşün, dikenli telleri
nerende ufacık bir merhamet varsa orası biraz okşanmıştır
nerende biraz nefret bak ardına orada göreceksin şeyleri
şey
şeylerle içini dolduramadığın her yanın bakınca hafif uzaktan
ama hafif olmak hem de uzaktan ne zor değil mi
işte öyle anların birinde ölmek istersin ‘yaşamak isterken delice’
beceremezsin çünkü senin doğru soruların var idarelik şimdilik
çiçek nasıl açar bilmen değiştirmez nasıl güzel olduğunu
çiçek nasıl açar bilmen değiştirmez nasıl güzel olduğunu
evet haklısın burada savaş açmışlar bütün renklere
belki senin de cevabın onlara savaş açmaktır ama konu bu değil
çünkü konu yoktur yorganı yastığı yorduğun, yorulduğun gecede
baştan sona doğurmak istediğin bir şey’in sancısıdır konu
zamansız suyu gelecektir bilirsin o yüzden tedirgin
zamansız olacaktır örneğin otobüste çığlıklar atacaksın
zamansız gelecektir bir cenazede kahkalara boğulurken
sen kendini yaşarken rezil olacaksın, hah konu budur
şey
senin kendinden çalınmanla ilgili bir ‘şey’
nefretine dahi uyum sağlarken ve çiçeğe gebe öte yandan
şimdi ne yapsan birisi yargılıyor ya uzaklardan bile hatta
çoğu zaman bu yüzden bir şey yapmıyorsun ya da aksi
o zaman birikip gelmiş tüm fikirlere yazık oluyor biliyorsun
ne yapayım deme bana soyunup çıkabiliriz bir ‘şey’ meydanına
ne yapayım deme önce beni ikna edebilirsin çırılçıplak sokağa
ne yapayım deme bu ‘şey’lerime girer çok ayıp konuşurum
şey
anlatacak başka kimsem yoktu
dinleyemiyordum kendimi sesten
şey
anladım biraz
şimdi bir adamı yaratmam gerekiyor
bir kadını yaratmam gerek aynı anda
şeylerle doldurduklarımı tohumlamalıyım.
çünkü umudumdur çiçek açacak yanım.