Ezgi- Göztepe / ezgimcfly@hotmail.com
gözlerimden başlayıp,yanaklarım üzerinde ilerledikten sonra, elmacık kemiklerimin çıkık olması sebebiyle yön değiştirip ağzımın içine süzülen tuzlu su, akıttığım gözyaşlarından başka birşey değildi. ağlamayı seviyordum aslında, gülmek kadar doğaldı benim için,bir güçsüzlük, bir zavallılık göstergesi değildi… ayrıca gözyaşlarımın suratımda yaptığı yolculuğu hissetmek bana ayrı bir haz veriyordu. tek bir damlanın suratımda çizdiği yol’u yaşamak istiyordum, bir sonraki adımı da heyecanla bekliyordum hep. ağlamak uzun bir yolculuktu aslında. önce seni üzecek veya sevindirecek birşey gerekiyordu. sonra boğazına sıkışan koca bir yumru… yutkunman güçleştiren ve yutkunabilsen de muazzam bir acı yaşatan yumru… bu yumru yavaş yavaş hafifler ve küçülmeye başlar tabi gözyaşlarını saklarnassan… küçülür, küçülür ve katının sıvı hale geçmesi gibi gözyaşı olarak kendini dışarı bırakır, bunu bir volkana da benzetebiliriz aslında… işte böyle birşeydir ağlamak somut olarak, soyutluğuna girmek istemiyorum şu an çünkü bu canımı acıtır…
benim ağlamama gelince.. gidiyorum ben.. ondan ağlıyorum… şubat ayının 18.gününde, saat 23.34 sularında, cihangir dolaylarında bir kafede, bana uzattığı elini tuttuğumda parmak uçlarımdan kalbime işleyen bir yoğunluk hissetmiştim ve inanır mısınız beraber olduğumuz o 6 sene boyunca bu yoğunluk bir an olsun terketmedi bedenimi. üstelik her elimi tuttuğunda, hayır hayır bırak elimi tutmayı tenime her değdiğinde ben bu duyguyu katlanarak yaşadım. uyuşturucu gibi birşey bu. bedenimi uyuşturuyor, gözlerimi karartıyor, soluk alıp vermemi düzensizleştiriyor ve içim ferah olmasa da bulutların üzerine çıkarıyor.. damardan enjekte edilmiş bir aşk bu, vazgeçemiyorum, bırakamıyorum, unutamıyorum, kurtulamıyorum. çünkü istemiyorum.. ben günlerce şu anda yaptığım gibi penceremin önünde oturup ağlamak istiyorum tek kolum kaloriferin üzerinde. hava soğuk.. Sağ elimde 1 haftadır elimden düşürmediğim sigaram tütüyor. külleri, küllüğe denk getirememişim etrafa saçılmışlar. boş bira şişelerinin sayısı almış başını yitmiş.. sayamıyorum bile şuan.. 7 gün oldu aynaya bakmadım, yıkanmadım da. pisim.zaten bunca pislik arasında temiz olmak çok saçma olurdu.. kedinin yemini de vermiyorum. sesi çıkmadığına göre kaçmış olabilir, belkide ölmüştür. hiç farkında değilim…
hava gerçekten soğukmuş… iliklerime işledi rüzgar. üzerimde uzun siyah bir pardesü ve boynumda ince bir atkı var. titriyorum., eldivenlerim yok ondan ellerim ceplerimde. sigara paketimi ve anahtarımı yokluyorum aynı zamanda. malum istiklal burası. ne olacağı belli olmaz… bavul almam lazım. büyükçene olanlardan, şimdi nerden bulucam onuda biliyorum ya neyse.. al işte yağmur başladı. gözüme kaçtı hatta koca bir damla. buğulandı görüntü.. off yoksa ağlıyor muyum yine?hayır, hayır.. kesin yağmurdur, gözyaşlarım bitti çünkü. sokakta ağlayamam zaten ben. utanırım…
…
ıslandım.. ağlamaktan sırılsıklam oldum..
…
…
bavulum hazır artık, para da çektim,biletim arka cebimde, istifa dilekçem de onaylandı.. gitmeye hazırım. evime son birkez bakayım diyorum. dolaşayım bir defa daha diyorum. içime çekeyim huzuru, huzursuzluğu diyorum ama yapamam.. her karesi senin anılarınla dolu olan bu havayı soluyamam.. bir defa daha nefes aldığımda içinde senin olmadığın bir şehirde olacağım.. evet.senin solumadığın bir havayı soluyacağım bir dahaki sefere. nefesimi tutuyorum, yolculuğun sonunda nefes almaya devam edeceğim, evet şimdilik soluksuzum..
…
saat 07.35.. taksideyim.. otogara doğru gidiyorum ve muhtemelen 10 dakika sonra olmam gereken yerde olacağım. dışarıyı izliyorum, soğuk ama açık bir hava var; gökyüzü mavi, güzel bir gün gibi, güzel mi? bilmem.. kendimle çelişiyorum yine..
…
yolculuk edeceğim otobüs şu mavi olan galiba, çok cocuk var, ağlamasalar bari yada mızmızlanmasalar, çocuk sesi duymaya tahamülüm yok şu vakit..